14 Şubat 2013 Perşembe

Başıbozuk:ÇOCUKSU AŞK


Yıllar sonra çocukluk aşkımla karşılaştım ansızın.Birbirimizi görünce çoçukça bir neşe içinde ellerimiz,kollarımız etrafa savruldu.Yanaklarımız al al oldu,utanarak birbirimizi süzdük,bıyık altından da gülümsedik..tam seranad kısmını bırakalım da sadade gelelim,Türk filmlerindeki eşssiz sahneyi gerçekleştirelim derken kafamdaki gözlük düşmez mi?..tühh yaa bu mudur diye bıdırdanarak gözlüğü almak için eğildiğim an o da eğilmez mi?....ve işte ne olduysa o zaman oldu...doinggkk..kafalarımız tokuştu ve gülmeye başladık..işte bir romantizm daha böylece başlamadan sonlanmış oldu...
BAŞIBOZUK

TAŞ KİRPİ KEREBİÇ' den; sevgililer günü için..

 SANA ULAŞABİLMEK İÇİN

ben sana ulaşabilmek için
kendimden başka herşey oldum.
benden uzakta yaşadığın o şehirde
bazen gökyüzünden boşalan yağmurda bir damla oldum
tenine düşebilmek için.
açtığın şemsiyeye düştüm diğerleriyle birlikte
sonra...
ayaklarının dibindeki su birikintisine..
sana ulaşamadım.

bazen yaşadığın şehirde bir akşam vakti esinti oldum;
seni sarıp sarmalayabilmek için.

 pencereni kapattın rüzgar odana girmesin diye
ben
karanlıkta cama vurdum.ben sana ulaşabilmek için çok şey oldum.
güneşten gelen ışık huzmesi oldum bir öğlen saati
sıcaklığımla beni farket diye.
gölgeye kaçtın sana ulaşamadım.
ben sana uzandıkça sen gölgenin en koyu derinliklerine çektin kendini
tenini ısıtamadım.

bazen dinlediğin müzikte
tiz bir si-bemol oldum
ama do-re-mi lerin arasından sana ulaşamadım.

bir keresinde de içine çektiğin tek bir nefes oldum.
ve..
tamam! işte burdayım! derken
derin bir offf! ile dışarı bıraktığın solukla kendimi,
seni çevreleyen hava da buldum.

 üstüne konmuş toz zerresi bile oldum elinin tersiyle silkelediğin..
bezen de en ulaşılmaz düşünde bir imge oldum.
sabun köpüğünün ki kadar bir ömürde imge oldum düşünde ben senin.

ben sana ulaşabilmek için çok şey oldum.

cennet bahçesinin, yasaklı ağacının yasaklı meyvesi oldum
en uzak, en yüksek dalın, en ucunda durdum.

ben sana ulaşabilmek için pek çok şey oldum ya
bir tek kendim olamadım,
sen aşktan bu kadar korktuğun için.



Dantel Kerebiç:FESLİKAN

 Fesleğenler kokmuyor artık. Sinekli Akdeniz sıcağının kiremitsiz yoksul damlarında; katarken uykuya düşleri, fesleğenler kokmuyor artık…
Tek katlı , badanalamaya yetişilemeyen beton evin, gölgeli yanından çıkan korkuluksuz merdivenlerinde dizili , teneke kutular. Bitkinin tenekede yetiştirileni makbul.
Pembeden maviye ortancalar, rengini daha çok belletsin diye dikilir (demir) tenekelere.Margarinlerin insanları obez yapmadığı yıllarda, “Vita” tenekeleri dizi dizi merdiven katlarında.Bir ortanca bir fesleğen, iki fesleğen bir ortanca…

Sabahları erkenden uyanır.Döşeğinden doğrulurken , tepesine ilmek ettiği –sürüsüyle- örgülü saçlarına , beyaz tülbentini arar...Bizim oralarda yazmayı, iğne oyalısından mekiklisine genç kızlar takar.Gelinlerinki pek şıngırtılıdır Yuvarlak örülmüş tüle işlenmiş, saçları göstermelik eden boncuklar ; yeni evlenen kadınların gece güzelliklerini sokar, dostun düşmanın gözüne.
“Tahir gızı” diye bildim hep, Havva olan adını.Sonsuza değin kömür karası saçlarını- örgüsünü hiç açmazdı. Ahırın gerilerinde , peştamalı kerpiç duvara kalkan edip su dökündüğünde de açmadı.Bir tek debelenirken gördüm; kaymış tülbentinin ardında, taşlıkta:
_” Kolonya getiriinnn…”
_”Mahsus yapıyor; ilgi çekmek için bu debelenmesi…”
_”Ağzı kenetlenmiş!.. Bacakları kaskatı!...”
_”Dokunmayın, yana çevirin; kusmuğunda boğulacak!”
Çıtçıtı horoz kemiğine dayanmış, çiçekli pazen göyneğini açtılar….
İlk o zaman sevdim O’nu. Çaresizliğini, kendini anlatamamasını, hayattan gülmemişliğini,..sevdim.

Pek iş bilmezdi. Elinden ne gelirse…En çok kınalı kuzusunu , kuşluk vakti memelerini okşayarak sağdığı ineğini bir de çiçekleri- fesleğenlerini severdi.
“Feslikan gölge ister kızım. Suyunu bol vermicen.İyi bakarsan sümbül pembesi çiçecikler bile açar yavrucaklarım.Üstünde kurumuş tohumlara da ellemicen. Nisan’da bahçaya ekersin, Mayıs’ta da tenekeye.Sonraaa , ister dolmaya koy veya salataya, istersen de otur seyret…Seyreltip halangillere de dikerim yaz başı. Elime mi yapışacak! Teneke desen bol..”
X x x
Çok sevildiğimi hissettim hep…Çocukluğumun bayram gezmelerinde; ardımızdan döktüğü sularda, “Sular seller gibi tekrar gelin e mi? “ tekerlemesinde, yanımıza kattığı fesleğen tenekelerinde…
Keşke, O da bilseydi çok sevildiğini. Yüzü sahiden gülebilseydi. Yanacıklarının içine kaçmış kapkara gözleriyle her baktığında; kuş olsun, çiçek olsun istediğimi…
Bebecikten evlendirmişler.Üç oğlan iki de kız.Neyse okudu da büyüğü, baktı dar günlerinde.Ellerine her kuruş geçtiğinde, en haylazına giderdi paralar.Ne mutfağı oldu ne bir masası …Nerdeee çamaşır makinası! Kızla gelin de elinden tutmasa,..Dar olmuştur şimdi oralar…

Nefes alamıyordu. Kaç kez söylendi: “ Yanında içilmeyecek o meret!” Yemek ye, televizyon seyret, yat uyu. Hepsi sobalı odada.Artık inekler de yok fesleğenler de.

Geceler Akdeniz’de bile sıcak değil artık. Çocukluğumun evlere sığamadığımız sıcaklığından, damlara döşek sermiyoruz. Çişim geldiğinde uyku arasında; gaz lambasının titrek ışığıyla, fesleğen tenekelerini belleyip merdivenlerden inmiyoruz.Ahırın köşesindeki kanalizasyonsuz oyuğa çişimi dökmeye yengem götürmüyor beni…
Feslikanlar kokmuyor artık……..

25 Ocak 2013 Cuma

Başıbozuk İleniyor

Lenn allah sise tepenisden baksın da bi damla rahmet vermesin işallahım..
Marilyn Monroe gibi eteklerinis uçuşsun da heç bakanınıs olmasın emi..
Uyuz eşşek gibin gaşınıp da kaşıyıcalar arayasıcalar sisi..
Havuzlara girip de donunu düşüresiceler..
Ahh deyip de ohh deyemeyesiceler..
Düğün yerinde bulunup da  yandan bi göbek dahi atamayasıcalar..
Herkesin rüyasına gelen Aksakallı Dedeyi sakalsız görüp de ne gördüğünü farkedemeyesiceler..
Uyumak için saydığı koyunları sürekli karıştırasıcalar..
Son kibrit çöpünü çakamayasıcalar..
Paltosunun düğmelerini son iliğe kadar yanlış iliklediklerini bilemeyesiceler..
Herkesin gafasına oturan huniler gafanısa bol gelip de gözlerinisi gapatasıcalar.
Bu bedduaları okumaktan mahrum galasıcalar sisi...
ulenn sayenis de bissürü beddua ürettim heeh hee..:))ilençci delinis

21 Ocak 2013 Pazartesi

Sarozlu kerebiçten Şikayetname:

Sarozlu kerebiçten
Şikayetname:

Sayın ve de kıymetli
 içleri de dışları da janjanlı kerebiç kerimelerime,

Koymuşsunuz sıra sıra saymakla bitmeyen fotoğrafları,
(Bir de; ellerimin takatı kesildi,
yoruldu beğenmekten...)

Ayrımcılık oluyor diyeceğim
ama oyun bozanlık mı ediyorum acaba?
(oyunbozanlar sevilmez hiç bir yerde)
Hani can idik,hani birimiz hepimiz için de-miş-tik.
( öyle mi demiştik bilmiyorum ama; demediysek affola)
Ama, sizin aylardır, hatta ve hatta; yıllardır boy boy ,
yüz yüz;
incikli boncuklu,
gözlüklü,
hunili munili...
Einstein' in dişisinden;
ruhu gelincik olanından;
Taç bu kadar mı bir insana yakışır mısından
...zadelerden bir güzelden;
bilumum her şeyli fotoğraflarınız yayınlanırken diğer kerebiç kardeşlerinizi düşünmemenizi esefle kınıyorum.
Bir adet -çiçekli ,hunili olmasa da -resmimin yayınlanmasını saygılarımla ve de eksilmiş sevgilerimle bilgilerinize arz ediyorum.

Ötekileştirilme hisleriyle boğuşan Sarozlu Kerebiç

Not: O zamana kadar sizi parmaklıklar arkasından izleyeceğim.
Destekleyenlere teşekkürler.

11 Ocak 2013 Cuma

Başıbozuk:Külâhınızı Ters Çevirin






Yeni yıla kafasına kağıttan külahlar giyip ters dondurma gibi masada oturan...gayet şık giyinip süslenen,takım elbiseler giyip kendine özenen sonra da boyunlarına o pırıltılı abidik-gubidik şeyleri takan ...platform topuklar üzerinde durayım derken popoyu tavuk gibi arkaya çıkaran,kafayı öne atan,hafiften rahvan yürüyüşe geçen...kafasına benim gibi ne bulursa takan veya firketeden başka birşey takmayan...ne yiyeceğini şaşıran,çok yeyip şişen,çok içip efendiliğini bozan..en entresan şekilde yeni yıla gireceğim,en çok ben eğleneceğim diye kendini telef eden...gecenin en şık kadını olacağım diye olayı abartan,saçını fazla kabartan,göğüs ve sırt dekoltesini zorlayarak ertesi gün yorgan-döşek yatan...dünyanın parasını verdik yine de eğlenemedik diye mutsuz olan ...pijama,terlik ve televizyon birlikteliğini bozmayan tüm arkadaşlarımın yeni yılını kutlarım..
           Başıbozuk kerebiç

Saroz Kerebiç Efkara Geldi


Biraz önce bir kerebiç sayfada bir cümle paylaştı.Başka bir kerebiç sordu: "Anlamı nedir bunun?"
Biraz Osmalıca bilirim söylemesi ayıptır.Sözcüklerin köküne bakayım dedim ama nafile...
Eh internet ne güne?
Buldum.
Anlamı şuymuş:
"Anne, dünya haindir! "
Hüzünlendim...
Sonra düşündüm tabii...
Ben yıllardır yurt dışında yaşıyorum.
Eğitim düzeyi yüksek Avrupa' da .
Yüz akademiker ile birlikte 30 yıla yaklaşık her gün içiçe yaşıyorum.
Bir "merhaba " demeyi bile öğretemedim diye içimden söylenip içerliyorum.
Öğrencisinin adını bile 10 yıl doğru söyleyemeden mezun edip gönderen öğretmenlere,akademikerlere  kızıp duruyorum.
Öğret diyeceksiniz!..
Söylüyorum.
Ertesi gün yine aynı nane aynı turşu...

Amma velakin, kendi geldiğim ülkede farklı mı?
Daha berbat.
Annelerimizin bildikleri diller konuşulamaz olmuş.
Benim doğduğum bölgede insanlar bozuk Türkçe konuşuyorlar diye ayrımcılığa uğrarlar mıydı bilmiyorum.Ama, gülerler ve içlerinden ne düşünürler bilemezdim çocuk kafamda.Ancak, hemen konuşmalarından kimin Pomak ,kimin Yunan,kimin Boşnak,kimin nereden geldiğini anlardık.
Ama, herkes yine de kendi aralarında kendi dilini konuşurlardı.

İnsanın;
Bir dünya dili.
Bir yaşadığın ülkenin dili.
Bir de anadili olmalı !..
Hani diyor ya şair Bedri Rahmi Eyüboğlu:
En azından üç dil bileceksin 
En azından üç dilde 
Ana avrat dümdüz gideceksin 
En azından üç dil bileceksin 
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin...
*
Çok dillilik zenginliktir deyip duruyoruz.
Kendimiz bile kendimize yalan söylüyoruz.
Ama, ben biraz daha fazla istiyorum.
Kaç kişi kendi ülkesinde konuşulan anadillerden arkadaşına bir "merhaba" , bir "nasılsın " diyebiliyor?
Kendimizin söylediğine önce kendimiz inanalım.
Hadi sahici olalım biraz!..

Not:
Efkara geldim kerebiçlerim.
Beni azad edin
Uçuyorum, pırrrrrrrrr....
avrio,
hoşçakal,
Tschüß,
goodbye,
Hade ewallah!..

ıtrışahi düşlerim


insanlar, insanlara karisasim var bir pazar piknigi sirasinda. yakantopu elime gecirirsem kafalarina patlatmayacagima soz veremem ama. annemin topladigi sari kekiklerden bolca atacagim, babamin kendi elleriyle kestigi kuzudan hazirladigi, mangaldaki kaburgalara. piknik yerlerindeki salatalara dogranan o az suda yikanmis yesil soganlarin lezzeti kayboldu gitti zamanla. biz de piknige gitmiyoruz belki bi yuz yildir. yuzbirinci yilda toplanip mahalleliyle, gidecekmisiz dedi annem. en cok, o cok pismis yumurtalar, kararmaya baslamis patatesler, sarmalari dusununce heyecanlaniyorum ben. patatesler bozdag'dan olacak ama. sari sari ve eti sert. uzun uzun kaynamadan pismeyecekler. oyle simdiki modern  zaman patatesleri gibi daha suyu kaynamaya baslamadan irmik gibi dagilanindan degil. disine dokunacak sert lezzeti. hem bizim daglar baska turlu kokar. kimselere anlatamiyorum ben bu koku islerini. kokular cok onemli. insanin ruhuna giden kokularin yollarini geceleri eskiyalar basiyorsa eger o insanin koku haznesi iyi dolamaz. koku haznesi iyi dolamayan insanin gozlerinin feri kacar. boyle soluk soluk bakar. sanki beyaz deterjaniyla yikanmis renkli camasirlar gibi. eskir ciceklerinin rengi. asarken kokladim simdi camasirlari. nerde bizim memleketteki zerrinkadeh kokusu camasirlarin. nerde mahmur çiçeğinin o basimi donduren rayihasi. halbuki ben hic omrumde gormedim bile mahmur çiçeğini. ama ona oyle guzellemeler yazasim var ki utansin gozume hic gorunmemis olduguna da solsun insallakim. hayir bu ofke iyi birsey degil cicekten evvel beni oldurur. yele vermeliyim onu. sevdami yellere veremem ama bak. benden ne isteyebileceginizi de siz bilin bikere de. boyle almis basini bir ustten ustten okumalar. halbuki her kelimenin altinda enaz bin kelime daha var. indik indik bir kervana bindik biz bir col gecesinde. kervancibasi tutturdu mu bir haramiler. sus diyoruz susmuyor iblis. derdi dumeni icimize korku salmak. hatta korkuyu ejderha gibi buyutup agzindan cikan ateste cigara yakmak. yuh dedik bi sus abi yaa. kervancibasi dondu kirpiklerinde colun sari kumlari, gozleri tilki gibi kisik,  bebekleri alev alev, ben dedi kirilirim ama. biz patlattik kahkahayi. sen o bembeyaz pamuklu kumaslara sarili dev gibi adamin kara komur gozlerinden iki damla yas suzulsun gunesten kavrulmus yanaklarina. utancimizdan kumlarin altindaki lavlara kadar dusuverdik biz. yan babam yan. sordu alman arkadasimin kardesi 23 yasindaki ingrid yuva gibi agzini buzerek hayretle. siz dedi nasil travmalardan gectiniz buyurken? sus dedim desme. suyla kopuyordu kiyamet, arkasindan atesle devam ediyordu cehennem. yan babam yan bitmez bir izdirap. yapma dedi puruzsuz beyaz ellerini yuzume surerek. oldu bikere dedim guselim haydi gel de biraz carsi pazar gezelim. uc kilo hurma aldik bir cuma sabahi. sen de aglayip durma artik ziril ziril patatesleri soy kervanci. ama bak تفضلي usul bas, o tarla pattes diil bir saffetiderûn tarlasi...

9 Ocak 2013 Çarşamba

iflah olmamanın alevli ızdırabı



anne serce gagasini durttu gagasiyla yavru sercenin. her kus kendi surusuyle ucar dedi, gel bakim o ordeklerin yanindan. yavru serce saf bir salak, cik cik agliyor bizim gulun dibinde. actim hoparlorleri sonuna kadar muzik dinletiyorum. kih kih...
cikkkkkkkkk